Süreç - Kalkınma Ofisi
15685
page,page-id-15685,page-child,parent-pageid-15682,page-template-default,ajax_updown,page_not_loaded,boxed,vertical_menu_enabled,,side_area_uncovered_from_content,qode-theme-ver-8.0,wpb-js-composer js-comp-ver-4.9.2,vc_responsive

Süreç

Bilindiği gibi “Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Kuruluş Anlaşması” ve eki anlaşmalar ülkemiz tarafından onaylanmış ve mevzuatımıza dahil olmuştur.Söz konusu anlaşmaya taraf devletler aynı zamanda,bu paket içinde yer alan “Ticarette Teknik Engeller Anlaşmasına” da taraf olmuşlardır.Ticarette Teknik Engeller Anlaşmasına göre diğer üye ülkeler gibi ülkemiz de, teknik düzenlemelerini uluslararası ticaret üzerinde gereksiz engel oluşturmayacak şekilde hazırlamak zorundadır.

Yaşadığımız hassas süreçte fevkalade önemsediğimiz bir başka konu işletmelerimizin Türkiye ölçeğinde küçük/orta boy; dünya ölçeğinde ise çok küçük işletmeler olmasıdır. Bilanço değerleri açısından,istihdam açısından, Ar-Ge çalışmaları açısından işletmelerimiz Avrupa, Amerika veya Uzakdoğu ölçeğinde çok küçük işletmelerdir. Görünen manzara; küçük veya orta büyüklükteki işletmelerimizin “büyük balıklarca yenmeye hazır küçük balıklar” konumunda olduğudur. Bu olumsuz süreç ülkemizde bütün hızıyla devam etmektedir. Öncelikle şu husus çok iyi anlaşılmalıdır ki; Gaziantep’teki imalatçımızın rakibi Kayseri’deki imalatçımız veya Adana’daki işletmemizin rakibi İzmir’deki işletmemiz değil; Çin’deki, Japonya’daki, Almanya’daki veya Amerika’daki ileri teknoloji kullanabilen dev işletmelerdir.

AB uyum sürecinde AT rekabet hukukunu incelediğimizde ;Bu günkü AB’nin temelini oluşturan 1958 tarihli Roma Anlaşması’nın rekabete ilişkin düzenlemeleri arasında yoğunlaşmalara ilişkin herhangi bir hükmün yer almadığı göze çarpmaktadır.Bunun sebebi,teşebbüslerin ölçek ekonomileri çerçevesinde büyüyerek uluslararası arenada yarışır hale gelmelerini hedefleyen topluluk politikasıdır.Tek Pazar ve Bölgesel Entegrasyonların oluşturduğu Küreselleşmenin yatırım ve ticaret hayatına getirmiş olduğu ağır şartlar karşısında yatırımcımızın/ihracatçımızın rekabet gücünün korunabilmesi ancak ortaklık hukuku ile vücut bulacak “sermaye yoğunluğu” arkasından sağlanacak “lokalleşme ve ihtisaslaşma” ile mümkün olabilecektir.Girişimcilerimizin uluslararası pazarda rekabet edebilmeleri için bilgi,deneyim,sermaye ve kadro ile birlikte optimal büyüklükte organizasyonlar kurmaları keyfiyet değil zarurettir.